aslında her şey başladığı yerde

Yüksel Ünal

OYUNCULUK • SESLENDİRME • YAZI

Black Basic Short Arrow Left

Kimim ben?

Muhteşem Yüzyıl dizisinde “Şeker Ağa” karakteriyle tanınan Yüksel Ünal, İzmirli bir ailenin çocuğu olarak 5 Temmuz 1974'te Almanya‘da doğdu. 1983 Yılında ​Türkiye‘ye geldi. Doğru dürüst konuşamadığı Türkçeyi kendi çabalarıyla öğrenmeye çalıştı. 1984 yılında tiyatroya başladıktan sonra radyo sunuculuğu, seslendirme, ​reklam ajanslarında metin yazarlığı ve grafikerlik gibi işler yaptı. İzmir’ de Tansaş Çocuk Tiyatrosu, Drama Oluşum Sahnesi, Tiyatroevi İzmir, Mavi Sanat gibi ​topluluklarla oyunlar oynadı.


Televizyon, sinema ve sahnede oyunculuğa halen devam etmektedir. Aynı zamanda senaryo çalışmaları yapan Yüksel Ünal’ın üç oyun ve bir film senaryosu ​bulunmaktadır. Bir gazete için haftalık köşe yazıları yazmaktadır.


2015 yılından bu yana devam eden tek kişilik gösterisini yurt dışında ve Türkiye’nin bir çok kentinde 400'den fazla sahnelemiştir. Halen sahnelemeye devam ettiği, ​senaryosunu, Mavi Sanat’ın kurucularından olan, oyunun yönetmeni Ahmet Akdeniz ‘le birlikte yazdığı “HİÇ” ve “ADEM’İN MİRASI” adlı tek kişilik oyunları da ​bulunmaktadır.


Aynı zamanda seslendirme ve sunuculuk yapmaktadır.


Yüksel Ünal evli ve bir çocuk babasıdır.

FİLMLER

21 Sinema filmi, 3 televizyon filmi ve 7 kısa filmde rol alan Yüksel Ünal, sinemanın, dizilerden daha kalıcı bir etkisi olduğunu ve oynadığı her filmde , yine çok değerli ​yönetmen ve oyunculardan paha biçilmez deneyimler edindiğini söylüyor.

Sinema Filmleri

  • Görünmeyen
  • Dedemin İnsanları
  • Ay Büyürken Uyuyamam
  • Sürgün İnek
  • Evlenmeden Olmaz
  • Nadide Hayat
  • Adım Adım
  • Kız Kaçıran
  • Hasret Bitti
  • Nasıl Yani
  • Sınırlar
  • Kurtulmuş
  • Arada
  • Öteki İhtimal
  • Cenaze İşleri
  • Azraille Dans
  • İyi Oyun
  • Mahserin Üç Delisi
  • Sur’da devran
  • Her şey aşk için
  • Annemin solgun çiçekleri
  • Kuşaklılar
  • Narçiçeği
  • Aşk Sokakta

TV Filmleri

  • Güzel İkili
  • Bamsı Beyrek
  • Çetin Ceviz

Kısa Filmler

  • Şeytanın Uyanışı
  • Sinemasal
  • Süper Zeybek ve Kızanları Bozgunculara Karşı
  • Kırmızı Kart
  • Körler Müessesesi
  • Paydos
  • Putlar Yıkılırken
  • Bağ

TELEVİZYON DİZİLERİ

Bu konuda kesinlikle çok hassasım. Elini öptüğüm ve beraber ​çalıştığımız çok değerli sanatçılar var. Bence, mesleki deneyime saygı ​duymamak oyuncu için büyük bir hata. Ben, ustaları kendime örnek ​aldığım için bir set adabı edindim. Öğrenecek çok şey var bu yolda. ​Bitmez tükenmez bir eğitim sürecidir oyunculuk bana göre. Benden ​daha deneyimli oyuncu kardeşlerime de aynı saygıyı duyar, yeri ​geldiğinde onlardan öneriler alırım. Sette kibir ve ekibe karşı ​uyumsuzluk, başarı için bir engeldir.

  • Yol Arkadaşım - Taksici Fahri
  • Melekler Korusun - Emlakçı - (Konuk Oyuncu)
  • Kavak Yelleri - Berber Ahmet - (Konuk Oyuncu)
  • Muhteşem Yüzyıl - Şeker Ağa
  • Kaçak - Comba İsmail
  • Hayat Yolunda - Hademe Bayram
  • Acil Aşk Aranıyor - (Konuk Oyuncu)
  • Son Çıkış - Orhan Satır
  • Gecenin Kraliçesi - Dedektif Fuat
  • Hayat Şarkısı - Gürbüz
  • Çoban Yıldızı - Cabbar
  • Siyah-Beyaz Aşk - Yetersiz
  • Darısı Başımıza - Bekir
  • Elimi Bırakma - Ferhat Usta
  • Saygı › Başsavcı
  • Darmaduman › Ruhi
  • Ben Bu Cihana Sığmazam › İbrahim Malkaralı

BEN GÜLÜYOR MUYUM?

Evet gülüyorum ama yanımdaki gülmüyorsa

buna gülmek diyemem ki!


Çevremde gülen insanlar olsun istiyorum.

Bu yüzden önceliğim, güldürmek.


Çok duygusal biriyim ben aslında.

İnanır mısınız, anlatırken seyirciyle birlikte ağladığımız

ve elbette ardından hemen gülmeye devam ettiğimiz

gösterilerim oldu, oluyor, olacak...


Yani bazen gülmüyorum.

Ben anlatıyorum, beraber eğleniyoruz, bazen beraber ​ağlıyoruz... Bu yüzden, sahneye her çıkışımda ​arkadaşlarımı, dostlarımı ve kardeşlerimi görmenin bana ​verdiği hazzı kelimelerle anlatmam imkânsız.

Benim hikâyelerim hayatın oldukça içinden. Yani seyircinin kolayca ​içselleştirebildiği konulardan söz ediyorum. Sadece komikliklerle dolu ​bir gösteri hayali kurmadım zaten hiç bir zaman. Şiirin ve hayata dair ​yüreğimizin nerede olduğunu hatırlatan bir hikâyenin çok gerekli ​olduğunu düşünüyorum.”


---


Elbette içerik çok dinamik. Gündeme ve buluşmanın konusuna göre ​bazen şekil alabiliyor. Şirket toplantılarında ve özel organsizasyonlarda ​da sahneye çıkıyorum. Bu, eğlenceli bir muhabbet hâli...


---


Her kesimden izleyiciyi kucaklayan hikâyelerle dolu. Dünyanın dışına ​bir adım atıyoruz, gülüyoruz ve zaman zaman derinleşiyoruz.


---


Sahne gösterilerinin hemen hemen hepsi seyirciyle beslenir ya da aç ​kalır. Seyirciyle muhabbeti koyu, tebessümü samimi bir düzlükte ​buluştuktan sonra, gerisi zaten yavru köpek neşesi :)))

KELİMELERLE...

yazılar

karalamalar

yazılar...

Bunlar, bazı gazetelerde, dergilerde yayınlanan veya sadece içimi dökmek için karaladığım yazılar.

SİZ BU SATIRLARI OKURKEN…

SİZ BU SATIRLARI OKURKEN…

SİZ BU SATIRLARI OKURKEN…

SİZ BU SATIRLARI OKURKEN…

SİZ BU SATIRLARI OKURKEN…

SİZ BU SATIRLARI OKURKEN…

SİZ BU SATIRLARI OKURKEN…

SİZ BU SATIRLARI OKURKEN…

SİZ BU SATIRLARI OKURKEN…

SİZ BU SATIRLARI OKURKEN…

SİZ BU SATIRLARI OKURKEN…

SİZ BU SATIRLARI OKURKEN…

SİZ BU SATIRLARI OKURKEN…

SİZ BU SATIRLARI OKURKEN…

SİZ BU SATIRLARI OKURKEN…

SİZ BU SATIRLARI OKURKEN…

SİZ BU SATIRLARI OKURKEN…

SİZ BU SATIRLARI OKURKEN…

SİZ BU SATIRLARI OKURKEN…

SİZ BU SATIRLARI OKURKEN…

SİZ BU SATIRLARI OKURKEN…

SİZ BU SATIRLARI OKURKEN…

SİZ BU SATIRLARI OKURKEN…

SİZ BU SATIRLARI OKURKEN…

SİZ BU SATIRLARI OKURKEN…

SİZ BU SATIRLARI OKURKEN…

SİZ BU SATIRLARI OKURKEN…

SİZ BU SATIRLARI OKURKEN…

SİZ BU SATIRLARI OKURKEN…

SİZ BU SATIRLARI OKURKEN…

SİZ BU SATIRLARI OKURKEN…

SİZ BU SATIRLARI OKURKEN…

SİZ BU SATIRLARI OKURKEN…

SİZ BU SATIRLARI OKURKEN…

SİZ BU SATIRLARI OKURKEN…

SİZ BU SATIRLARI OKURKEN…

SİZ BU SATIRLARI OKURKEN…

Teşekkürler

Yüksel Ünal

SİZ BU SATIRLARI OKURKEN…


ben Nâzım Hikmet Kültür Merkezi’ndeki gösterimi çoktan yapmış olacağım. Zira gösteri 2 Haziran’da. Ne tuhaf, geleceğe bir yazı karalıyorum şu an ve olacaklardan nasıl ​da eminim. Aklıma herhangi bir aksilik ihtimali bile gelmiyor. Hatta muhteşem bir gösteri olacağından, seyircilerin kahkaha ve alkışlarla beni şımartacağına inanıyorum. ​Oysa daha 4 gün ve o 4 günün içinde sayısız an var ve her an her şey olabilir. Hayatınızda kaç planın öyle ama böyle bir anda değiştiğini hatırlayın. Bakınız, planın ​“bozulmasından” değil, “değişmesinden” söz ediyorum. “Hızır’ın gemiyi delmesinde binlerce tamirat vardır” diyen Mevlâna’ya bin selam olsun. Üzülmeye her daim teşne ​ruhumuz için “vardır bir hayır” adlı ilaç her daim cebimizde olmalı. Ben ve eşim, o reçeteyi daha dün kullandık örneğin. Bizdeki bu sürekli “iyimserlik” hâli de ürkütmüyor ​değil bu arada. Nasırlaşıyor muyuz yoksa olgunlaşıyor muyuz pek anlayamadım zira…


Ülkece durumumuz malum. Kimi ekmek alamadığı için üzgün, kimi tekne alamadığı için. Satanın hâliyle alanın hâli arasında fark yok neredeyse. Artık ilkokul bahçesinde ​bile sallana sallana gezen geçim derdi, 7’den 70’e hepimize sirayet etmiş durumda. İşte bu ahval içinde gelen tatil daveti bize her şeyi unutturan bir yaşama hevesi verdi. ​Aman efendim, neşemizi gömeniz lâzım. Arkadaşım Çeşme’de bir butik otelde almış. Orada buluşup keyifli bir akşam yaşayacağız. Ertesi gün de kalıp döneceğiz. ​Çantalarımızı hazırladık, işlerimizi ayarladık ve bağıra çağıra şarkılar söyleyerek yola çıktık. Değmeyin keyfimize. Sıkışık trafik bile sevimli görünüyordu. İnsan neşeli ​olmayagörsün. Her şey güzelleşiyor. Bunun tersi de var tabi. Öyle zamanlarda papatyaları ırz düşmanı, yavru kedileri Netanyahu gibi görebiliyor insan.


Sadece 20 dakikalık yolumuz kalmıştı ki; motor arıza ışığının yanmasıyla, ilk kez duyduğumuz felaket tellalı bir sinyal sesinin çalan şarkıyı mundar etmesi ve emniyet ​şeridindeki küçük tatilimize başlamamız bir oldu. Araba bozuldu. Sigortacı, kasko şirketi, çekici vesaire… Neşeli sıvılar ve şarkılar eşliğinde, dostların arasında olmamız ​gereken saatlerde, tamircinin önünde, cebimdeki paranın handiyse tamamını çekiciye veriyordum. Hemen “vardır bir hayır” adlı ilacı cebimizden çıkardık ve gerçekten iyi ​geldi. Bugün aynada yüzümü yıkarken arabanın “incitici” tamir masrafını öğrendim ve telefonu kapattıktan “bunda da vardır bir hayır” dedim. Fakat itiraf edeyim; aynadaki ​yüzüm Netanyahu’ya benziyordu.


Muhabbetle…